M. REMZİ BUCAK VE KÜRT SİYASAL DÜŞÜNCESİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
1920–1980 Arası Dönemin Siyasal, Sosyolojik ve Entelektüel Birikimli Kürt Aydını
I. Neden M. REMZİ BUCAK?
Sevgili Hemşerim Orhan Kayanın Mustafa Remzi Bucak ile ilgili paylaşımını görünce Rahmetlinin Kürdistan davasına olan mücadelesinin hafızamdamki izlerini tazeleyerek Sayın M. Remzi Bucakın Kürt siyasi hareketine yönelik çalışmalarını tekraren yenilemesine vesile olması nedeniyle kendisine teşekkür ediyorum.
Kürt siyasi tarihinin kamuya açık belgelerinde Celal Bayar’ın tehditinin yanısıra M. Remzi Bucak’ın 3 Ocak 1965’te İsmet İnönü’ye yazdığı mektup çok önemli ve o günün konjonktüründe uluslararası hukuk normları açısından benzersizdir. çünkü:
• Devlete yazılmış en açık federalizm talebidir,
• Lozan’ı dayanak yaparak uluslararası hukuk perspektifi sunar,
• Kürtleri ulusal bir varlık olarak tanımlar,
• Cumhuriyet’in tekçi ulus inşasını açıkça eleştirir.
Bu nedenle Bucak’ın mektubu, Kürt siyasi düşüncesinde modernleşme, hukuki ve demokratik federal statü arayışının mücadelesini sürdüren bir şahsiyettir.
II. (1920-1960) TARİHSEL ARKA PLANI OLAN TÜRK DEVLET AKLININ KÜRT POLİTİKASI
1. 1920–23: Çok Uluslu Federasyon Taslağından Tekçi Ulus Devlete Geçiş
• Misak-ı Millî hazırlıkları döneminde, Türk–Kürt ilişkisi federatif veya konfederal bir çerçevede düşünülebilinirdi.
• TBMM’de Kürtler “kurucu unsur” olarak tanımlandı.
• Ancak 1923 sonrası Ankara’nın stratejisi üniter-Türk ulusu yaratmak yönünde oldu.
Bu dönüşüm, Kürtlere:
• dil yasağı,
• aşiretlerin dağıtılması,
• sürgün ve tenkil,
• isyanların bastırılması
şeklinde yansıdı.
2. 1930–1950: Bastırma – Sessizleştirme – Unutturma Politikası
Dersim 1937–38 sonrası Kürt coğrafyası tamamen askeri denetime alındı.
Sosyolojik etkiler:
• Kürt şehirlerinde memur ve eğitim kadrosu tamamen Türkçe konuşur hale getirildi.
• Kültürel kamusal alan yok edildi,
• Kürt kimliği resmi söylemden tamamen silindi.
Bu dönemde Kürtlerin aklı ve sesi “maalesef “ suskun kuşak olarak anılır.
III. 1960 DARBE SONRASI: KÜRT AYDINLANMASI VE YENİ KUŞAK
1. Hukukçular, öğretmenler ve öğrenci hareketi ortaya çıkar
1960 Anayasası’nın görece özgürlükçü yapısı, Kürt aydınları için yeni bir fırsat alanı yarattı:
• İstanbul – Ankara – Diyarbakır hattında Kürt üniversite gençliği,
• Avukatlar, öğretmenler, edebiyatçılar,
• TİP içindeki Kürt sosyalist kadrolar…
Bu dönemin aktörleri arasında Remzi Bucak, Celal Bucak ailesi, Musa Anter, Faik Bucak, Kemal Burkay, Naci Kutlay gibi isimler vardır.
IV. REMZİ BUCAK’IN SİYASİ DÜŞÜNCESİNİN ANALİZİ
1. Mektubun “Devlet Teorisi” Açısından Önemi
Bucak, mektubunda devleti üç eksende eleştirir:
A. Devletin hukuki meşruiyetini Lozan üzerinden sınar
“Lozan’da teşvik edilmiş insan hakları çiğneniyor” diyerek devlete hukuki ayna tutar.
B. Devleti kendi dış politikasıyla çelişmeye zorlar
“Kıbrıs Türkleri federasyon istiyor → Kürtler neden istemesin?”
Bu, devleti kendi prensipleriyle sıkıştıran ilk örnektir.
C. Kürtleri ‘etnik topluluk’ değil, ‘siyasal, “ulusal” özne’ olarak tanımlar, Bu yönüyle mektup, modern ulus–federalizm teorileriyle uyumludur.
2. Remzi Bucak’ın “Federalizm” Anlayışı
Bucak’ın önerdiği federasyon:
• Eşit vatandaşlık,
• Kürtçe eğitim,
• Kendi parlamentosu,
• Kültürel özerklik,
• İdari özerklik
içeren çift uluslu bir modeldir.
Bugünün Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile benzerlik taşır, fakat daha demokratik, daha anayasal bir yapıya dayalıdır.
V. BU SOSYO -POLITIK ANALİZ: BUCAK’IN DÖNEMİNDE KARŞILAŞTIĞI ENGELLER
1. Devlet Akıl Yapısının Kapalı Olması, 1960’lar Türkiye’sinde devlet, Kürtlere statü vermeyi;
• Toprak bütünlüğüne tehdit,
• Sovyet genişlemesi için zemin,
• Şç güvenlik sorunu olarak görüyordu. Bu nedenle Bucak’ın önerisi teknik olarak tartışma alanına bile girmedi.
2. Kürt Toplumunun İç Sosyolojisi
Bucak güçlü bir aşiretin siyasetçisiydi.
Ancak Kürt toplumu o yıllarda üçe bölünmüş durumdaydı:
1. Aşiret–toprak düzeni
2. Sosyalist gençlik – TİP
3. Dindar muhafazakâr Kürt tabanı.
Bu üç yapının hiçbiri federalizmin politik karşılığını örgütleyecek güçte değildi.
Aşiretler devletten çekinir,
sol hareket devletle masaya oturmak istemez,
dindar taban ise siyasal talepleri sınırlı tutardı.
3. Uluslararası Konjonktür
1960–70 arası dönemde:
• Filistin meselesi,
• Soğuk Savaş dengeleri,
• Baasçı rejimlerin yükselişi,
• Irak ve İran’da Kürtlerin isyanları,
Türkiye’nin Kürt statü talebine daha da kapanmasına yol açmıştı.
Bucak’ın mektubu işte bu uluslararası sağır ortamda yazılmıştır.
VI. REMZİ BUCAK’IN TARİHSEL MİRASI
1. PKK Öncesi Dönemin “Demokratik Statü” Zihniyetinin Öncüsü
Bucak’ın mektubu, Kürt siyasi tarihte üç geleneğin birleşme noktasıdır:
• Hukuki mücadele geleneği (Ankara’yı muhatap alan),
• Modern siyasal özneleşme (Kürt’ü ulus olarak tanıyan),
• Federalist çözüm önerisi.
Bugün hem Türkiye’deki çözüm tartışmalarında,
hem Irak Kürdistanı’nın modelinde,
hem Avrupa’daki Kürt diasporasının hukuk dili içinde, Bucak’ın yaklaşımının izleri vardır.
2. Demokratik Kürt hareketine ilham veren “erken anayasal vizyon”
Mektup, bugün konuşulan:
• Anayasal vatandaşlık,
• Anadil eğitimi,
• Yerel/özerk meclisler,
• Federal yönetim modelleri, gibi bütün konu başlıklarını 1965 yılında tartışmaya açmıştır.
3. Kürt sorunuyla ilgili “şiddetsiz çözüm dilinin” kurucu metinlerinden biridir
Bucak’ın çizgisi şudur:
• Devletle kavga etmeden,
• uluslararası hukuku temel alarak,
• Demokratik, müzakereci,
• Anayasal bir çözüm.
Bugün Kürt siyasetinde bile unutulmuş olan bu hat, tarihsel olarak son derece değerlidir.
VII. SONUÇ: REMZİ BUCAK – YAZILMAMIŞ TARİHİN SESSİZ KURUCULARINDAN
Remzi Bucak’ın İnönü’ye yazdığı mektup, Kürt siyasi tarihinde:
• Modern,
• Aydınlanmacı,
• Anayasal,
• Federalist,
• Şiddetsiz,
• Demokratik
çözüm fikrinin ilk kristalize metnidir.
Bu mektup, bugün dahi Kürt meselesinin barışçıl çözümü için:
• Tarihsel dersler,
• Siyasal perspektif,
• Sosyolojik analiz
içeren bir yol haritasıdır.
Kürt siyasi tarihinin resmi yazımında yeterince yer almayan Bucak, aslında;“Kürt-Türk eşit ortaklığının erken teorisyeni” ve “Kürt Federal, demokratik düşüncesinin sessiz kurucu babalarından biri”dir. Ruhu şad olsun. Mücadelesi halkımıza ışık olacaktır.
Maaruf Ataoğlu


